ÖLÜME ÇIKARILAN DAVETİYE
Hayatım boyunca hiçbir zaman sigara bağımlısı
olmadım. Bir dönem günde 8-10 adet kadar sigara tükettiğim olmuştur. Ancak, o
dönemde de bir eğitimci olarak sigara içmeyi kendime yakıştıramıyordum. Okulun
bahçesinde sigara içerken bir öğrenci yanıma yaklaşsa hemen elimdeki sigarayı
avucumda saklıyor, onun karşısında sigara içmekten adeta utanıyordum. O
dönemlerde kapalı mekanlarda da sigara içiliyordu. Bir kız öğrencimin sitemi
hâlâ kulaklarımdadır. “Hocam, bir soru sormak için öğretmenler odasına
giriyorum, sigara dumanından göz gözü görmüyor, dumanlar arasında sizi zor
görüyorum.” Bilinçli bir öğrencinin bu sitemi üzerine söyleyecek bir söz
bulamadım ve ona hak verdim.
Sigara içtiğim dönemde de hep onu bir an
önce bırakmayı düşünmüşümdür. Çünkü, ne kadar az tüketsem de onun sağlığıma
zarar verdiğini hissediyordum. Uzun yıllar mide rahatsızlığı çekmiş ve bu
yüzden sürekli tedavi olmuş biri olarak, sigaranın beni çok olumsuz
etkilediğini somut bir şekilde görüyor ve huzursuz oluyordum. Zihinsel olarak
bu meretten kurtulmaya kendimi hazırlamış olmama karşın nedense hep
erteliyordum. O zamanlar Kadıköy Moda’da oturuyorduk. Kızım Esra, her zaman çok
bilinçli, olgun bir genç olarak kötü alışkanlıklara karşıydı. Özellikle sigara
onun hiç tahammül edemediği bir şeydi. Birçok kez bana sigarayı terk etmemi,
onun sağlığımı olumsuz etkilediğini söylemişti. Esra liseye, Burak da Doğuş
ilköğretim okuluna gidiyordu. Bir akşam, yemeğimizi hep birlikte yedikten sonra
canım sigara içmek istedi. Sigara paketini bıraktığım yerde bulamayınca o
sırada yakınımda olan Esra’ya paketi görüp görmediğini sordum. Görmediğini ve
yerini de bilmediğini söyledi, yalnız bana cevap verirken yüzünde, yalan
söylediğini çağrıştıran bir ifadeyi fark ettim. Paketi onun sakladığını anlayıp
, “ Tamam kızım, vermek istediğin mesajı aldım; inşallah ilk fırsatta sigarayı
bırakacağım, fakat şu anda canım bir sigara içmek istiyor. Lütfen sigaramı
verir misin?” dedim. Kızım ısrarla sigaranın yerini bilmediğini ve veremeyeceğini
söyleyince ben de sinirlenip öfkeyle dışarıya çıktım. Yakındaki bir bakkaldan
bir paket sigara alıp bir tane yaktım. Sigarayı içip eve döndüm. Kapı zilini
çaldım, karşımda ağzında bir sigara ile bana bakan kızımı görünce şaşırdım.” Bu
da ne demek oluyor? “dediğimde aldığım cevap beni derinden etkiledi. Kızım,
“Baba, bu sigara o kadar güzel bir şeyse bundan sonra ben de sigara içmeye
karar verdim.” Henüz lise çağındaki kızımın bu güzel ve bilinçli davranışı
üzerine ben de sigarayı bıraktım. O günden bugüne benim yaşamımda sigaranın hiç
yeri yok. Daha doğrusu kızımın bu örnek davranışı, benim sağlığımı korumama
yardımcı oldu.
Rahmetli babam da uzun yıllar sigara
bağımlısı olarak yaşadı. Günde iki pakete yakın sigara içerdi. O zamanlar filtreli sigara da yoktu.
Filtresiz Bafra ve Yenice sigaralarını içmekten parmakları ve bıyıkları sapsarı
olmuştu. Terzi dükkanında ben de ona yardım ederken yoğun sigara dumanından
rahatsız oluyor, adeta nefes almakta güçlük çekiyordum. Fakat, nasıl olduysa
birden karar verip, iradesi sayesinde sigarayı terk etti.
Bu yazımı yazmaktaki amacım, sigaranın zararları hakkında bilgi vermek,
bu alışkanlığın hem kendi sağlığımıza, hem ekonomik yönden bütçemize ve hem de çevremize ne gibi olumsuzlukları
olduğunu anlatmak değil. Artık iletişim çağındayız. İnternette Google amcamız
bizi her konuda bilgilendiriyor sağolsun. Ben, ülkemin insanlarını,
gençlerimizi, çocuklarımızı ne kadar büyük bir tehlikenin beklediğini bir nebze
olsun gözler önüne sermek istedim. Bu konuda fazla ayrıntıya da girmek
istemiyorum.
Yapılan istatistikler, gelişmiş ülkelerde sigara tüketiminin
azaldığını, gelişmemiş ülkelerde ise arttığını ortaya koymakta. Ülkemizde son
on yıl içinde sigara tüketimi % 52
oranında artmış. Bu oran bizi dünyada Pakistan’dan sonra 2. Sıraya
yükseltmiş. Bu süratle devam edersek çok uzun sürmez Dünya birinciliğini elde
ederiz. Bu başarımızla (!) ne kadar dövünsek azdır, diye düşünüyorum. Uygar
uluslar, sigara tüketimini minimuma indirirken, biz bu konuda ne kadar ilkel ve
geri kalmış bir toplum olduğumuzu ortaya koyuyoruz.
Kızımız
akademik kariyerini yurt dışında yaptığı
için bugüne dek birçok kez Şikago’ya gittik. Ben genellikle gittiğim yerlerdeki insanları, onların
davranışlarını, toplumsal ilişkileri gözler ve kendi ülkemin insanlarıyla
karşılaştırırım. Amerika’da insanların sigara tüketimini en alt düzeye
indirdiğini söyleyebilirim. Zaten kapalı yerlerde sigara içilmemesi kuralına
harfiyen uyuyorlar. Evlerde de sigara içilmesi mümkün değil. Tavandaki sensör,
sigara içildiğinde hemen devreye giriyor ve alarm çalıyor. Tabii çevredeki
yangın telaşı, itfaiye ve polisin gelmesi ile ortalık bir anda karışıyor.
Kızımın evinin karşısındaki Starbucks kafeye gidip kahvemizi yudumluyorduk.
Oradaki yaşlı bir Türk’ten başka hiç kimse dışarı çıkıp sigara içmiyor, herkes
kahvelerini yudumlayıp sohbet ediyor veya bilgisayarıyla meşgul oluyordu. Bazen
ara sokaklarda zencilerin sigara içtiklerini görüyordum.
Gelişmiş ülkelerin aksine benim ülkemde eğitim düzeyi yükseldikçe sigara
içme oranı da yükselmekte. Görev yaptığım lise ve üniversitelerde kız ve erkek
öğrencilerin çoğunun sigara bağımlısı olduğunu görüyordum. Bindiği son model
lüks otomobilinin küllüğünü çıkarıp yola savuran eğitimli (!) öğrencilerimizle
ne kadar gurur duysak azdır. Bir kız öğrencimi okula annesi son model
cipiyle getirirken okulun önüne
kadar ikisinin ağzında da birer sigara yanıyordu. Gençler, bulundukları ortamda
sigara ve alkol kullanımı konusunda birbirlerinden çok etkileniyorlar ve bu ortam
onlarda alışkanlık haline dönüşüyor.
Ben bir yandan
eğitimci olmanın verdiği dürtü ve biraz da yaşlanmanın verdiği cesaretle son
zamanlarda yolda sigara içen gençlere, öğrencilere müdahale etmeye, onları
uyarmaya başladım. Sırtında forma, kolunda çanta ile okulun dışında sigara içen
öğrencileri gördüğümde onları, sigaraları atmaları konusunda uyarıyorum. Bugüne
kadar, genellikle gençler, ses tonum ve ciddiyetimden benim hoca olduğumu
anlayıp sigaralarını söndürüyorlardı. Halbuki bana “Sen kim
oluyorsun ve bize ne karışıyorsun?” deyip sigara içmeye devam etseler,
yapılacak hiçbir şey kalmaz. Bu konuda geçtiğimiz günlerde başımdan geçen bir
olayı sizlerle paylaşmak isterim. Oğlumun Kadıköy Moda’da oturduğu evden çıkıp
çarşıya doğru yürüyordum. Caferağa Spor Salonunun önünden geçerken, yolun
kenarında biri kız biri erkek iki genç sigara içiyorlardı. Kravatlı, formalı
iki gencin öğrenci olduklarını anlayıp yanlarına yaklaştım ve “ Atın bakayım o
sigaraları!” dedim. Erkek olan genç hayretle yüzüme bakıp , “Pardon, niçin
atacakmışız?” diye cevap verince, ben “ Bir de öğrencisiniz. Uluorta sigara içmek size hiç yakışıyor mu?”
deyince gülerek ne cevap verse beğenirsiniz: “ Hocam, biz öğrenci değiliz.
Tiyatrocuyuz. Burada ATV’nin okul dizisinde öğrenci rolü oynuyoruz.” Çok
şaşırdığımı ve bozulduğumu belli
etmemeye çalışarak onlara : “ Olsun, çok gençsiniz. Yine de siz sigara içmeyin;
ciğerlerinize yazık.” diyerek yanlarından ayrıldım. Demek ki neymiş, her
sakallıyı deden sanmayacakmışsın.
Maalesef
ülkemizde yasak olmasına rağmen kapalı mekanlarda da sıklıkla sigara
tüketiliyor. Türk insanı çok cesur olduğunu bu konuda da kanıtlıyor.
Çevresindekilere aldırmadan sigaralarını tüttürüyor. Son günlerde sıklıkla
gördüğüm bir şey de taksi ve minibüs şoförlerinin, toplu ulaşım araçlarında
sigara içmek yasak olmasına rağmen, yaşlı,kadın, çocuk, hasta hiç umurunda
olmadan sigara içmeleri. Birkaç kez uyarmaya çalıştım. “ Sen benim günde kaç
saat çalıştığımı biliyor musun? Beğenmediysen hemen atla dışarı veya kendi
arabanla git.” şeklinde küstahça cevaplar aldım. Beni en çok üzen ve
endişelendiren de, minibüsteki yolcuların hiç ses çıkarmayıp beni yalnız
bırakmaları. Nedense koyun gibi bir toplum olduk, meydanı magandalara, kaba ve
küstah yaratıklara bırakıyoruz.
Eskiden bizim toplumumuzda erkekler daha çok sigara içer,
kadınlar ve genç kızlar pek içmezdi. Hele bayanların sokakta sigara içmeleri
hiç görmediğimiz veya çok nadir rastladığımız hallerdi. Bunu kadın erkek
eşitliği olarak değerlendirip “ Aman canım, ne olacak işte, erkek egemen toplum
anlayışı. Erkek içerse normal, kadın içerse tuhaf. Olur mu böyle ?” diye
düşünmeyin lütfen. Nedense bizim kültürümüzde alkol ve sigara tüketimi erkeğe
yakıştırılır. Erkek rakı içip sarhoş olursa bu ona yakışır, ama kadının sarhoş
halini düşünmek dahi korkunç. Benim tanıdığım özellikle kırsal kesimden ve eğitimsiz bazı babalar var. Bunların içki masasında minicik erkek
çocuklarının eline rakı kadehi tutuşturup, bir de sigara verip fotoğraflarını
çektiğine ve “ Maşallah benim arslanım koca adam olmuş!” diyerek gururla
seyrettiklerine kaç kez şahit olmuşumdur. Ama son zamanlarda bu kültürümüzün
giderek değiştiğini, artık bayanların da sokakta, kapalı mekanlarda gayet rahat
sigara içtiklerini görüyoruz. Eeeee ne diyelim, kadın erkek eşitliği bu olsa
gerek. Ben, hele hamile bayanların fosur fosur sigara içmelerine hiç tahammül
edemiyorum. Bu nasıl bir annelik anlayışı? Bir insan, karnındaki yavruya bu
vahşeti nasıl layık görebilir? Onun sağlığını nasıl böyle riske atabilir? Çocuk
doğduktan sonra da hem anne ve hem de babanın sigaralarının esiri haline gelir.
Bu insanoğlu bazen en korkunç yaratık haline dönüşebiliyor. Ne hakkınız var
onları, çevrenizi zehirlemeye?
İlk çağlardan günümüze insanoğlunu esir
alan, ölümcül hastalıklara neden olan, bağımlı olduktan sonra kolay kolay terk
edilemeyen sigara ile ilgili yazılıp söylenecek o kadar söz var ki.. Bu konuda
anne ve babalara , biz eğitimcilere, medyaya, sağlıkçılara, tüm kurumlara büyük
görevler düşüyor. Sabırla, inatla, umudumuzu yitirmeden çağımızın en korkunç
iptilası olan sigara bağımlılığıyla mücadele edebilmeyi diliyorum. Yüce
Allah’ın “ Eşref-i Mahlukat” olarak yarattığı insanoğlunun, aklını, mantığını
ve iradesini kullanarak her türlü zararlı alışkanlıktan kurtulabileceğine
inanıyorum.
Maalesef bilhassa genç kızlarımız ellerinde siğara sokaklarda arzı endam etmekteler.Halbuki zararları konusunda onca uyarılar yapılmasına rağmen.Ayrıca obez gençlerde kendilerine dikkat etseler iyi olacak.Kilonun getirdiği zararların farkına maalesef biraz daha yaş aldıkları zaman farkına varacaklar ama iş işten geçmiş olacak.Belki de ömür boyu hastalıkla mücadele etmek zorunda kalacaklar.Azizcim yazın bir uyarıcı bir yol gösterici olarak gençler arasında inşallah dikkate alınır
YanıtlaSil