22.7.14

Ağlama anam ağlama



AĞLAMA  ANAM  AĞLAMA

     Mübarek Ramazan ayının son günlerindeyiz. Ancak, bir süredir basın ve yayın kuruluşlarında izlediğimiz haberler bizi çok üzüyor. İftar vakti duamızı edip orucumuzu açarken televizyon haberlerindeki görüntüler , insanın kanını donduruyor. Lokmalar boğazımızda düğümleniyor.  İsrailin on gün önce Filistin’e , Gazze’ye başlattığı soykırım harekatı tüm hızıyla sürmekte. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı demeden, elinde kendini savunacak hiçbir silah bulunmayan yüzlerce insan vahşice katledilmekte. Deniz kıyısında oynayan çocuklar, ki oynamak, gökyüzünün enginliklerinde uçurtma uçurtmak onların en doğal hakkı, ama maalesef insanlıktan nasibini almamış yaratıkların silahlarıyla, tank ve toplarıyla yaşamlarının henüz başında öldürülüyorlar. Kucaklarında yavrularının cansız bedenleri ile ağlayan, haykıran analar ve babalar… Yıkılan, dağılan, yok olan yuvalar, yitirilen umutlar…

    Batılı egemen güçlerin “Arap Baharı” adını verdikleri ortadoğuda , baharı bir yana bırakın , yaşam cehenneme dönmüş durumda. Avrupa Topluluğu, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi egemen devletler ise bu vahşet karşısında suskunluklarını korumakta veya bunu İsrail’in kendini savunma hakkı olarak mazur göstermeye çalışmakta. Bu nasıl bir insanlık anlayışı, bu nasıl bir dünya barışı hayalidir? İnsanın aklı hayali almıyor. Siz bundan sonra insan hakları , uluslararası barış konularında  uyduracağınız palavralarla kimleri kandıracaksınız?

     İşin en acı ve yürek burkan tarafı da , yanıbaşlarında yüzlerce Müslüman hunharca öldürülürken İslâm âleminden bu vahşete hiçbir tepki verilmiyor. Âdeta gözleri ve gönülleri mühürlenmiş , dünya ile alâkalarını kesmişler. Aslında önemli olan , Müslüman olmak, Arap olmak , Avrupalı veya Amerikalı olmak değil, önemli olan insan olmak , insani duygular taşımaktır. İnsan olmak , haksızlıklara , zulümlere , kadın , çocuk tüm masum insanların katledilmesine karşı çıkmayı gerektirir.
Ünlü İngiliz şairi John Donne , bir şiirinde insan olmanın bize yüklediği sorumlulukları ne güzel ifade etmiş:


Hiç kimse ıssız bir ada
Kendi başına bir bütün değildir.
Her insan ,kıtanın bir parçası,
Gövdenin bir bölümüdür.
Bir toprak parçasını alıp götürse deniz,
Küçülür Avrupa…
…………
Her insanın ölümüyle eksilirim ben,
Çünkü ben bir parçasıyım insanlığın;
Öyleyse asla sorma
“Çanlar kimin için çalıyor?” diye.
Çanlar senin için çalıyor.
  


       Biz, eğitimciler olarak her zaman gençlere, öğrencilerimize , din, dil, ırk, renk farkı gözetmeksizin tüm insanların yaşam haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini aşılamaya çalıştık. Ancak, dünyada son yıllarda yaşanan insan hakları ihlalleri, özellikle Filistin’de uygulanan  insanlık dışı soykırım, bizim inandırıcılığımıza maalesef büyük ölçüde darbe vurdu. Öğrencilerim, haklı olarak bana : “ Hocam, siz uzayda mı yaşıyorsunuz? Hangi yaşam haklarından söz ediyorsunuz? “ dese maalesef verecek cevap bulamam, diye düşünüyorum. İster istemez aklıma Ahmet Arif’in dizeleri geliyor :

“Bunlar engerekler, bunlar çıyanlardır                                                                                                                
Tanı bunları, tanı da büyü…”

       İnsanlık bu kadar mı aciz kaldı, o çaresiz, o zavallı insanlar için hiçbir şey yapılamaz mı, niçin onları kaderlerine terk ediyoruz? gibi sorular hep aklıma takılıyor ve yüreğim burkuluyor. Dünya barışı için büyük umutlar beslenen Birleşmiş milletler nerede? Her gün tüm dünyanın gözü önünde insanlık suçu işleyen İsrail’e niçin hiçbir yaptırım uygulanmıyor?

           Az önce alışveriş için halk pazarına gitmiştim. Pazarın girişinde gözleri kör bir genç , elindeki saz eşliğinde “ Ağlama yar , ağlama anam , Mavi yazma bağlama “ ağıtını çok acıklı bir sesle söylüyordu. Yanında bir süre durup onu dinledim. Bu ağıt, bende Gazze’de çocukları katledilen analar için söyleniyor , duygusu uyandırdı , o anaları ve babaları düşündüm ve gözyaşlarıma hakim olamadım. Ben de bir babaydım ve kendimi onların yerine koyup ağladım. Böyle duyarsız,  insanlık duygularından yoksun yaratıklarla  aynı dünyada yaşadığımdan dolayı utanç duydum.

      Bazılarının , birtakım gerekçeler öne sürerek yapılanları haklı göstermeye çalışmalarını da doğrusu çok yadırgıyorum. Efendim neymiş , zaten orada yaşayan Müslüman toplumlar her zaman birbirleriyle ihtilaf halindeymişler , bir araya gelemiyorlarmış, yine bu Araplar ve Filistinliler , Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde İngiliz ve Fransızlarla bir olup bizi arkadan hançerlemişler…. Tarihteki olayları, yaşandıkları dönemin şartları doğrultusunda değerlendirmek gerekir. Bunları bugün ortaya çıkarıp , “ Oh olsun , onlar da layıklarını buldular . “ diyerek İsrail’in katliamlarını mazur göstermeye çalışmak bence çok yanlıştır ve insanlık adına utanılacak bir davranıştır. Hiçbir bahane , bu insanlık dışı davranışları haklı gösteremez.

       Bizim bildiğimiz ve bugüne dek gördüğümüz savaşlar , hep ordular arasında olur.Savaşların da etik kuralları vardır. Ulusların orduları , askerler , silahlar aracılığıyla çatışır ve sonuca varılır. Biz , Filistin’de bunun tam tersini görmekteyiz. Bir ulusun askerleri , en modern silahlarla hedeflerindeki ulusun ordusuna değil , masum insanlarına, kadınlarına , çocuklarına , hatta okullarına , hastanelerine,  ibadethanelerine  saldırmakta ve ölümlere neden olmaktadır. Bu nasıl bir vicdandır , Bu nasıl bir devlet anlayışıdır ?  Yüce dinimiz İslamiyet , savaşta kadınların, çocukların, yaşlıların , sakatların ve din adamlarının öldürülmesini yasaklamıştır. Peygamber efendimiz de savaşlarda sivil halkın öldürülmemesi ,  canlarının ve mallarının koruma altına alınmasına azami derecede dikkat göstermiştir. Atalarımız da , savaş sırasında karşısındakinin gücünü kabul edip  teslim olan kişiye dokunulmamasını “ Aman diyene kılıç kalkmaz.” sözüyle ifade etmişlerdir.

        İkinci dünya savaşı yıllarında Hitler tarafından büyük bir soykırıma uğratılan Yahudi milleti şu sıralarda Filistinlileri soykırıma tabi tutmakta. O zamanlar Hitler yanlılarının “ Yahudilere ölüm ! “ sloganlarıyla yaptıkları katliamla , bugün İsrail’in “ Araplara , Filistinlilere ölüm !” sloganıyla yaptıkları soykırım birbiriyle örtüşmekte. Her ikisinde de amaç aynı. Masum insanlara bu dünyada yaşam hakkı tanımamak. Nefret söylemi ve kendini diğer ırklardan üstün görme paranoyası. Hitler’in yaptıklarını nasıl lanetliyorsak, o zamanın mağdurları olan Yahudilerin bugün zavallı masum insanlara yaptıklarını da nefretle kınıyoruz ve tüm ulusları , tüm insanları da bu insanlık dışı teröre karşı tavır almaya çağırıyoruz.

       Bizim inancımıza göre, yapılan hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz. Ziya Paşa , bunu şu dizelerinde çok güzel ifade etmiştir :

       “ Zâlim  bir  zulme  giriftâr  olur  âhir
          Elbette olur  ev yıkanın hânesi virân. “    ( başkalarına zulmedenler, sonunda kendileri de zulme uğrarlar ; Ev yıkanın evini yıkarlar. ) 

Şu mübarek günlerde Cenab-ı Allah’a , şu masum insanlara yapılan zulmün ve katliamın cezasını en şiddetli biçimde vermesi için yalvarıyor ve can verenlere de rahmet diliyoruz.






      

1 yorum:

  1. Hissiyatımızı gayet güzel anlatmışsın.Teşekkürler.

    YanıtlaSil