AĞLAMA ANAM AĞLAMA
Mübarek Ramazan
ayının son günlerindeyiz. Ancak, bir süredir basın ve yayın kuruluşlarında
izlediğimiz haberler bizi çok üzüyor. İftar vakti duamızı edip orucumuzu
açarken televizyon haberlerindeki görüntüler , insanın kanını donduruyor.
Lokmalar boğazımızda düğümleniyor. İsrailin on gün önce Filistin’e , Gazze’ye başlattığı
soykırım harekatı tüm hızıyla sürmekte. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı
demeden, elinde kendini savunacak hiçbir silah bulunmayan yüzlerce insan
vahşice katledilmekte. Deniz kıyısında oynayan çocuklar, ki oynamak, gökyüzünün
enginliklerinde uçurtma uçurtmak onların en doğal hakkı, ama maalesef
insanlıktan nasibini almamış yaratıkların silahlarıyla, tank ve toplarıyla
yaşamlarının henüz başında öldürülüyorlar. Kucaklarında yavrularının cansız
bedenleri ile ağlayan, haykıran analar ve babalar… Yıkılan, dağılan, yok olan
yuvalar, yitirilen umutlar…
Batılı egemen güçlerin “Arap Baharı” adını
verdikleri ortadoğuda , baharı bir yana bırakın , yaşam cehenneme dönmüş
durumda. Avrupa Topluluğu, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi egemen
devletler ise bu vahşet karşısında suskunluklarını korumakta veya bunu
İsrail’in kendini savunma hakkı olarak mazur göstermeye çalışmakta. Bu nasıl
bir insanlık anlayışı, bu nasıl bir dünya barışı hayalidir? İnsanın aklı hayali
almıyor. Siz bundan sonra insan hakları , uluslararası barış konularında uyduracağınız palavralarla kimleri
kandıracaksınız?
İşin en acı ve yürek burkan tarafı da ,
yanıbaşlarında yüzlerce Müslüman hunharca öldürülürken İslâm âleminden bu
vahşete hiçbir tepki verilmiyor. Âdeta gözleri ve gönülleri mühürlenmiş , dünya
ile alâkalarını kesmişler. Aslında önemli olan , Müslüman olmak, Arap olmak ,
Avrupalı veya Amerikalı olmak değil, önemli olan insan olmak , insani duygular
taşımaktır. İnsan olmak , haksızlıklara , zulümlere , kadın , çocuk tüm masum
insanların katledilmesine karşı çıkmayı gerektirir.
Ünlü İngiliz şairi John
Donne , bir şiirinde insan olmanın bize yüklediği sorumlulukları ne güzel ifade
etmiş:
Hiç kimse ıssız bir ada
Kendi başına bir bütün
değildir.
Her insan ,kıtanın bir
parçası,
Gövdenin bir bölümüdür.
Bir toprak parçasını alıp
götürse deniz,
Küçülür Avrupa…
…………
Her insanın ölümüyle
eksilirim ben,
Çünkü ben bir parçasıyım
insanlığın;
Öyleyse asla sorma
“Çanlar kimin için
çalıyor?” diye.
Çanlar senin için çalıyor.
Biz, eğitimciler olarak her
zaman gençlere, öğrencilerimize , din, dil, ırk, renk farkı gözetmeksizin tüm
insanların yaşam haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini aşılamaya çalıştık.
Ancak, dünyada son yıllarda yaşanan insan hakları ihlalleri, özellikle
Filistin’de uygulanan insanlık
dışı soykırım, bizim inandırıcılığımıza maalesef büyük ölçüde darbe vurdu.
Öğrencilerim, haklı olarak bana : “ Hocam, siz uzayda mı yaşıyorsunuz? Hangi
yaşam haklarından söz ediyorsunuz? “ dese maalesef verecek cevap bulamam, diye
düşünüyorum. İster istemez aklıma Ahmet Arif’in dizeleri geliyor :
“Bunlar engerekler,
bunlar çıyanlardır
Tanı bunları, tanı da büyü…”
İnsanlık bu kadar mı aciz kaldı, o çaresiz, o
zavallı insanlar için hiçbir şey yapılamaz mı, niçin onları kaderlerine terk
ediyoruz? gibi sorular hep aklıma takılıyor ve yüreğim burkuluyor. Dünya barışı
için büyük umutlar beslenen Birleşmiş milletler nerede? Her gün tüm dünyanın
gözü önünde insanlık suçu işleyen İsrail’e niçin hiçbir yaptırım uygulanmıyor?
Az önce alışveriş için halk pazarına
gitmiştim. Pazarın girişinde gözleri kör bir genç , elindeki saz eşliğinde “
Ağlama yar , ağlama anam , Mavi yazma bağlama “ ağıtını çok acıklı bir sesle
söylüyordu. Yanında bir süre durup onu dinledim. Bu ağıt, bende Gazze’de
çocukları katledilen analar için söyleniyor , duygusu uyandırdı , o anaları ve
babaları düşündüm ve gözyaşlarıma hakim olamadım. Ben de bir babaydım ve
kendimi onların yerine koyup ağladım. Böyle duyarsız, insanlık duygularından yoksun yaratıklarla aynı dünyada yaşadığımdan dolayı utanç
duydum.
Bazılarının , birtakım gerekçeler öne sürerek yapılanları
haklı göstermeye çalışmalarını da doğrusu çok yadırgıyorum. Efendim neymiş ,
zaten orada yaşayan Müslüman toplumlar her zaman birbirleriyle ihtilaf
halindeymişler , bir araya gelemiyorlarmış, yine bu Araplar ve Filistinliler ,
Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde İngiliz ve Fransızlarla bir olup bizi
arkadan hançerlemişler…. Tarihteki olayları, yaşandıkları dönemin şartları
doğrultusunda değerlendirmek gerekir. Bunları bugün ortaya çıkarıp , “ Oh olsun
, onlar da layıklarını buldular . “ diyerek İsrail’in katliamlarını mazur
göstermeye çalışmak bence çok yanlıştır ve insanlık adına utanılacak bir
davranıştır. Hiçbir bahane , bu insanlık dışı davranışları haklı gösteremez.
Bizim bildiğimiz ve bugüne dek gördüğümüz
savaşlar , hep ordular arasında olur.Savaşların da etik kuralları vardır.
Ulusların orduları , askerler , silahlar aracılığıyla çatışır ve sonuca
varılır. Biz , Filistin’de bunun tam tersini görmekteyiz. Bir ulusun askerleri
, en modern silahlarla hedeflerindeki ulusun ordusuna değil , masum
insanlarına, kadınlarına , çocuklarına , hatta okullarına , hastanelerine, ibadethanelerine saldırmakta ve ölümlere neden
olmaktadır. Bu nasıl bir vicdandır , Bu nasıl bir devlet anlayışıdır ? Yüce dinimiz İslamiyet , savaşta kadınların,
çocukların, yaşlıların , sakatların ve din adamlarının öldürülmesini yasaklamıştır.
Peygamber efendimiz de savaşlarda sivil halkın öldürülmemesi , canlarının ve mallarının koruma altına
alınmasına azami derecede dikkat göstermiştir. Atalarımız da , savaş sırasında
karşısındakinin gücünü kabul edip
teslim olan kişiye dokunulmamasını “ Aman diyene kılıç kalkmaz.” sözüyle
ifade etmişlerdir.
İkinci dünya savaşı yıllarında Hitler
tarafından büyük bir soykırıma uğratılan Yahudi milleti şu sıralarda
Filistinlileri soykırıma tabi tutmakta. O zamanlar Hitler yanlılarının “ Yahudilere
ölüm ! “ sloganlarıyla yaptıkları katliamla , bugün İsrail’in “ Araplara ,
Filistinlilere ölüm !” sloganıyla yaptıkları soykırım birbiriyle örtüşmekte.
Her ikisinde de amaç aynı. Masum insanlara bu dünyada yaşam hakkı tanımamak.
Nefret söylemi ve kendini diğer ırklardan üstün görme paranoyası. Hitler’in
yaptıklarını nasıl lanetliyorsak, o zamanın mağdurları olan Yahudilerin bugün
zavallı masum insanlara yaptıklarını da nefretle kınıyoruz ve tüm ulusları ,
tüm insanları da bu insanlık dışı teröre karşı tavır almaya çağırıyoruz.
Bizim
inancımıza göre, yapılan hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz. Ziya Paşa , bunu şu
dizelerinde çok güzel ifade etmiştir :
“ Zâlim bir zulme
giriftâr olur âhir
Elbette
olur ev yıkanın hânesi virân. “ ( başkalarına zulmedenler,
sonunda kendileri de zulme uğrarlar ; Ev yıkanın evini yıkarlar. )
Şu mübarek günlerde
Cenab-ı Allah’a , şu masum insanlara yapılan zulmün ve katliamın cezasını en
şiddetli biçimde vermesi için yalvarıyor ve can verenlere de rahmet diliyoruz.