18.10.13

BAYRAM GELMİŞ NEYİME...



BAYRAM GELMİŞ NEYİME…
Ozanımız,annesinden ayrılışını ne kadar acılı bir ifade ile dile getirmiş:
Geceler yârim oldu,    Anam anam garibem
Ağlamak kârım oldu ,  Anam anam garibem
Bayram gelmiş neyime,   Anam anam garibem
Kan damlar yüreğime ,   Anam anam garibem…
         Bugün Kurban bayramının bir önceki günü,yani arefe. Yarın bayram. Ancak bu bayram içimde bir hüzün ve bir burukluk var.Sabah erken kalkıp bayram namazını kıldıktan sonra büyük bir coşkuyla koşup ellerini öptüğümüz annemiz yok artık. Onsuz ilk bayramımız .En son,geçen Ramazan bayramında onunla bayramlaşmış,ellerini,yanaklarını öpüp sohbet etmiştik. Bayram sonrası canımız annemizi Hakkın rahmetine uğurlamıştık.Allaha şükür,evlatlarının kollarında dualarla Cenabı hakka kavuştu.
        Her Kurban bayramında annemiz çok mutlu olurdu. Çocuklarının yanında tekbirlerle kurban kesilirken o dikkatle takip eder,bazen kasaplara talimatlar verir,işkembenin,kellenin,ayakların özenle kesilip parçalanmasına nezaret ederdi.Sonra hep birlikte bir yandan sohbet edilir,bir yandan da  kurban etinden  hazırlanan kavurma keyifle yenirdi.
         Zaman her şeyi unutturur,derler.Aksine zaman geçtikçe annemizin yokluğu beni daha derinden etkiliyor. Çünkü onunla paylaştığımız o kadar çok hatıra var ki. Her fırsatta onu hatırlayıp hüzünleniyorum. Geçenlerde İstanbul Üniversitesi’nin önünde Karabük’ten bir komşumuzun beyi ile karşılaştık.Bana tekrar başsağlığı diledi.”Müzeyyen Teyze sadece sizin anneniz değildi.O tüm komşularının,hepimizin annesi idi.Onu unutmamız mümkün değil.” sözleri beni çok duygulandırdı. Gerçekten Müzeyyen hanım,sadece bizim değil,onu tanıyan herkesin,tüm komşularının gözdesiydi. Annemiz,engin bir hoşgörüye sahip yüreği,en hırçın,geçimsiz insanları bile sakinleştiren alçakgönüllülüğü ile her zaman çevresine mutluluk parıltıları saçmış bir melekti. İnsanların dert ortağı,sorunlarını sakin bir şekilde çözmeye çalışan akıl hocası idi. Aynı zamanda mahallelinin terzisi idi.Onlara ve çocuklarına giysiler diker,yoksul olanlardan hiç para almazdı.Bazılarının bahçelerinde yetiştirdikleri sebze ve meyvelerle yaptığı işi takas eder,bu suretle aile bütçemize katkıda bulunurdu. Çünkü sekiz çocuğun yiyecek,giyecek ve okul masraflarını sadece babamın iğne ucu ile kazandığı paralarla karşılamak mümkün değildi. Evimizden kilometrelerce uzakta kurulan pazarlara gidip oradan elindeki ağır yüklerle yürüyerek evine dönen ,evimizde su olmadığı için  çamaşırlarımızı dere kenarına götürüp orada kayalara vurarak yıkayan (Çamaşır,bulaşık makinesi,deterjan vb. hakgetire),sonra evin ihtiyacı olan suyu da dereden bidonlara doldurup taşıyan annemi ve onun emeklerini  unutabilir miyiz?
         Rahmetli babamız,çok disiplinli,otoriter,kendince kuralları olan bir kişiydi. Annem ve tüm çocukları,onun tüm dediklerine hiç itiraz etmeden uymak zorundaydı.Beni çok derinden etkileyen ve bu yüzden hiç unutmadığım bir anım geldi aklıma.Babam,benim okuldan çıktıktan sonra onun terzi dükkanına gidip yardı etmemi isterdi. Ben de buna çoğunlukla uyardım;ancak bir gün arkadaşlarımla oyuna dalıp dükkana gitmemişim.Babam büyük bir öfke ile eve gelip bana bağırarak beni, evimizin yanındaki kömürlüğe hapsetti.Kömürlüğün kapısını da üzerime kilitleyip  önüne koyduğu sandalyeye oturarak sigarasını içmeye başladı.Ben kömürlükte karanlıkta panikle bağırarak ağlıyordum. Anneciğim benim ağlamamı duyunca babama görünmeden kömürlüğün arka tarafındaki pencereye gelip bana seslendi.Ben hemen koştum,annem küçük pencereden beni güçlükle çıkarıp eve kaçırdı. Sonra da babamı sakinleştirdi. Çocuktur,hata yapar,affet,deyip onu yumuşattı. Bu örnekten de anlaşıldığı üzere annemiz her zaman bizim babamızla aramızda bir uzlaştırıcı görevi üstlenmişti. İlk bakışta babam her zaman ailenin tek hakimi,evin direği gibi görünse de,arka planda hep onu yönlendiren,sorunların çözümünde fikirler üretip uygulayan annemizdi.
         Canım annemiz çok iyi niyetli, insanları incitmekten,kırmaktan çok sakınan bir kişiydi.Onun, çevresinde çok sevilip sayılmasında bu niteliğinin çok büyük önemi vardı. O,gelinleri ve damatlarına da her zaman büyük bir sevgi ile yaklaşmış,onları incitmekten her zaman sakınmıştı. Bu yönüyle de o, ideal bir kayın valide örneğiydi. Aynı şekilde, dünürleriyle de her zaman çok iyi ilişkiler içinde olmuştu.
          Annemin,unutamadığım ve benim çocukluk anılarımda çok özel bir yer tutan bir özelliği de hayvanlara karşı aşırı ilgi ve sevgisiydi. Gerek Karabük’te,gerekse Maltepe’de evlerimizin bahçesindeki kümeslerde tavuklar,horoz ve ördekler hiç eksik olmazdı.Doğal olarak bizim çocukluğumuz da o sevimli hayvanlarla oynayarak ve birçok güzellikleri paylaşarak geçmişti. Onca yoğun işinin arasında onları besler,onlarla ilgilenirdi.Bunun yanı sıra keçi bile beslemişti. Annemin keçisi Esra’mın da çok yakın dostuydu.O zamanlar yemyeşil çayır ve ağaçlık olan evimizin çevresinde Esra,keçisini otlatırdı. Keçi sütü,çocuklarımızın en gözde gıdalarındandı. Annem,hayvanlarıyla zaman zaman konuşur,onları şımartırdı.
        Müzeyyen Hanım,çocuklarının yetişmesinde,eğitiminde de çok büyük sorumluluklar üstlenmişti. Onların dersleriyle ilgilenir, öğretmenleriyle görüşmeler yaparak gelişmelerini takip ederdi. Hiç unutmuyorum,Karabük Demir Çelik Lisesinde öğrenciyken benim bir veli toplantıma yetişmek için  yağmurlu bir günde telaşla okuluma giderken yokuşta kayıp düşmüş ve kolu kırılmıştı. Onun hakkını ödeyebilir miyiz?
        Annemizin en önemli özelliklerinden biri de, çocukları arasında hiçbir zaman ayrım gözetmemesi,hepsine karşı çok sevecen,çok şefkatli yaklaşması idi. Bazen, ”Anne, en çok hangi çocuğunu seviyorsun?” diye sorduğumuzda, “ Hepinizi…” diyerek bu soruyu geçiştirirdi. Şakayla karışık,” Anne,şu küçük kızın da biraz şımarık ve inatçı?” ,veya “ Şu oğlun da biraz fazla hırçın ve yaramaz.” dediğimizde yine “ Siz onlara bakmayın,onlar daha henüz küçükler,göreceksiniz onlar da çok iyi olacaklar.” diyerek hiçbir çocuğuna toz kondurtmazdı.
         Annemiz,yaşamı boyunca her türlü gereksiz harcamadan kaçınmış,tutumlu bir insan olarak çocuklarına yani bizlere örnek olmuştu. Evine gelenlere bir şeyler ikram etmek için çırpınır,evde ikram edecek bir şeyler olmamasından çok korkardı. Yine onun çok unutulmaz hasletlerinden biri de, kimseye yük olmak istememesiydi. Son günlerinde ona hizmet etmek üzere tuttuğumuz Mihriban Hanım’a ikide birde “ Kızım,senin hakkını nasıl ödeyeceğim.” der,onun :”Anneciğim,siz benim hakkımı veriyorsunuz.” sözlerine ,”hayır, Allah razı olsun,sen bana çok hizmet ediyorsun,hakkını helal et.” diye karşılık verirdi. Her hafta banyosunu yaptırırken bize de : “Bana çok hizmet ettiniz,hakkınızı helal edin.” Derdi. Onun bizim için yaptığı fedakarlıkların yanında bizimkilerin sözü mü olur? Lütfen anneciğim,sen bize hakkını helal et.Biz ne yapsak senin hakkını ödeyemeyiz. Ancak,yapacağımız hayırlı işler, yardıma muhtaçlara yapacağımız yardımlar ve yetiştirdiğimiz hayırlı evlatlarla ona layık olmaya ,onun hayır defterine katkıda bulunmaya çalışabiliriz.
         Anneciğimizle ilgili hatıralarımızı, duygu ve düşüncelerimizi anlatmaya kalksak bir roman olur.Ben sadece onu kaybedişimiz sonrası ilk bayram arefesinde duygularımı dile getirmeye çalıştım.Biz, onun evlatları olarak birlikteliğimizi,sevgi ve saygımızı bundan sonra da sürdürerek onun adını sonsuza dek yaşatacağımıza inanıyorum.
     Gittin gideli boş kaldı yerin,
     Sıcak kollarını,şefkatini özledik anne…                                                                                                    
     Ruhun şâd olsun,mekânın cennet olsun,
     Hakkını helâl et anne….                                                                                            
                                                                                                                        Aziz Birinci

Not: Bugün bayramın birinci günüydü. Kardeşler olarak Adil’in Gebze’deki fabrikasının bahçesinde yine ortak kurbanımızı kestik. Allah kabul eder inşallah. Ama,yazımın başlangıcında belirttiğim gibi,bu bayram gerçekten biraz hüzünlü geçti. Kurbanın kesilişinde,parçalara ayrılmasında annemin o bilgiç tavrını,kasapları yönlendirişini aramadık desek yalan söylemiş oluruz.Ne söylesek faydasız.Şu acı gerçeği kabullenmek zorundayız. Artık annemiz aramızda değil ve hayat da devam ediyor. Dualarımız hep onunla… İnşallah mekânı cennet olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder