15.8.12

Eski Bayramlar


NEREDE O ESKİ  BAYRAMLAR
 
Mübarek Ramazanın son günlerindeyiz.Bayrama kavuşmanın coşkusu ve mutluluğu şimdiden gönüllerimizi kuşatmış durumda.Ancak,Birinci ailesi olarak bu bayramı buruk bir mutlulukla karşılıyoruz.Canımızdan çok sevdiğimiz annemizin hastalığı,yatağında melekler gibi mışıl mışıl uyuması hepimizi çok hüzünlendiriyor. Tüm yaşamını evinin düzeni , çocuklarının huzur ve mutluluğu için,hayatın zorluklarıyla mücadele ederek geçirmiş anacığımızın bu bitkin ve hareketsiz hali hepimizi derinden etkiliyor. Onun bizim için yaptıkları,gece gündüz evde ,bahçede ,pazarda olanca gücüyle koşuşturmaları, onca işinin arasında aile bütçemize katkı amacıyla mahalledeki komşularımıza diktiği giysiler ve daha pek çoğu gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi geçiyor. “Hayatı dolu dolu yaşamak” bu olsa gerek.Günümüzün ,adı anne olan fakat annelik vasıflarının zerresi bulunmayan,sadece biyolojik anne olan bazı kadınlarını düşünüyorum da annemi daha çok yüceltiyorum.Annemizin,çok titiz ve sert tabiatlı bir kişi olarak tanıdığımız babamıza yaptığı hizmetleri,onun biz çocuklarıyla arasında yaşanabilecek anlaşmazlıkları önleme konusundaki çabalarını da burada zikretmeden geçemeyeceğim.
    87 yıl boyunca eşine , ailesine ve çocuklarına üstün bir gayretle hizmet eden,gereken şefkat ve ihtimamı gösteren anacığımızın,hiç değilse biraz daha canlanıp bizimle sohbet etmesini canı gönülden diliyor ve onun için yüce Allahımıza dua ediyoruz. İnşallah bu bayramda da onun ellerini ve yanaklarını öpme mutluluğunu yaşarız.
   Her zaman ,herkese karşı iyi niyetli,sevecen ve yüreği sevgi dolu anneciğimizin hakkını ne yapsak ödeyemeyiz.Herhalde biz de evlatlarımıza,annemizi örnek alarak,onun bize davrandığı gibi davranarak ona layık olabilir,onu mutlu edebiliriz.
   Bizim çocukluğumuzdaki bayramlar bugünkünden çok farklıydı. Ailece pek varlıklı değildik,babamın iğne ucuyla güçlükle kazandığı para kalabalık ailemizin ihtiyaçlarını karşılamakta çoğu kez yetersiz kalıyordu.Bu durumda annemizin idareci niteliği ön plana çıkıyor ve imkansızlıklardan imkan yaratarak bizi rahatlatıyordu.Tüm bu yoksunluklara rağmen biz mutlu bir yaşam sürüyorduk.Annemizin bayram için bize diktiği,ütüleyip hazırladığı giysilerle bayram sabahı neşeli bir kahvaltı sonrası,büyükten küçüğe anne ve babamızın önünde sıra olup onların ellerini öpme töreni yapardık. Rahmetli babam,bu konuda çok duyarlıydı. Bayram gelmeden “Bu bayram acaba nereye tatile çıksak?” gibi bir düşüncemiz olmazdı.Zaten bu,bizim için bir hayalden öte gidemezdi.Evimizdeki bayramlaşma sonrası mahalleye dağılır,komşularımızın kapısını çalıp onlarla bayramlaşır ve mendil,şeker,bazen birkaç kuruş harçlıktan oluşan hediyelerimizi alırdık.Sonra atlı karınca,çeşitli oyunlar vb.Şimdi o mutluluk ve coşku dolu günleri anlatmaya kalksam sayfalar sürer.O günleri ancak yaşayanlar bilir.
       Günümüzde bayramlar,insanlardan uzak herhangi bir tatil beldesine kaçıp orada vakit geçirmek olarak algılanıyor. Hele bayram,hafta arası üç güne denk geliyorsa,diğer iki günün de tatil yapılarak bayram tatilinin uzatılması ihtimali insanları daha da mutlu ediyor.Halbuki bayramlar,dostluk ve kardeşlik duygularının paylaşıldığı,insanların dargınlıklara,kırgınlıklara son verip birbiriyle kucaklaştıkları çok özel ve güzel günlerdir. Sadece sevinçlerin değil,sıkıntıların,yokluk ve yoksullukların da paylaşılıp,hasta ve dertlilerin dertlerine ortak olunduğu,ihtiyaçlarının giderilmeye çalışıldığı günlerdir bayramlar. Kimsesiz çocukların hatırlandığı,hiçbir ziyaretçisi olmayan yaşlıların kapısının çalınıp gönüllerinin hoş edildiği bayram günlerinin,toplum dayanışmasında ,millet olma,ortak duyguları paylaşmada çok önemli yeri olduğu inkâr edilemez.
      Ramazan ayı boyunca gece yarısı sahurda bizi davul çalıp ilahiler söyleyerek uyandıran davulcu amcamız,bayram günlerinde kapı kapı dolaşıp bahşiş toplarken ben ve benim gibi birkaç arkadaşım,davulun coşkulu nağmeleri eşliğinde göbek atarak mahalleyi dolaşırdık. Beni güler yüzle izleyen annem,”Oğlum,seni davulcuya çırak vereceğim.” diye espri yapardı.
      Günümüzde ise bayramda çoğu insan tatile çıkmış, kapılar kapalı,kapıyı çalan davulcu ve çocuklar azarlanıp geri çevriliyor.Onlardan bir güler yüz,birkaç kuruş bahşiş esirgeniyor. Kalın ve yüksek duvarlarla çevrelerinden soyutlanmış sitelere girebilmek ne mümkün.Güvenlik görevlilerine ve kapıcılara,evlere kimseyi almamaları tembihleniyor. Kendi gereksiz ihtiyaçları için sınırsız harcamalarda hiçbir sakınca görmeyen günümüz insanı,bayram kutlaması için kapısına gelen yavrucaklara birkaç kuruş veya şeker vb. şeyleri vermekten kaçınıyor.Halbuki,o çocukların başını okşayıp birkaç güzel sözle onları mutlu etse,küçük harçlıkla sevindirse, onların saf ve masum bakışlarındaki sevinci,mutluluğu görüp onlar da mutlu olurlar.
     Hepimiz,insanların bencilleştiğini,geçmişleriyle,kültürleriyle,gelenekleriyle bağlarını kopardıklarını söyleyip şikayet ediyoruz. Acaba kendimizin de giderek bu ortama uyup değiştiğimizin, bazı değerlerimizi giderek yitirdiğimizin farkına varıyor muyuz? Değişen hayat ve çalışma şartları,bilimsel ve teknolojik gelişmeler bizi ister istemez böyle bir yaşama yönlendiriyor,diye düşünüyorum.Ama,ne yapalım,hayal bile olsa,artık o günleri yaşayamayacağımızı bilsek de insan o günleri hatırlayıp mutlu oluyor, “Keşke günümüzde de o günleri yaşayabilsek!” diye içinden geçiriyor.Hani demiş ya şair : “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer…”
   Bu vesile ile herkese sağlık,huzur ve mutluluk dolu nice bayramlar diliyorum.



Dr Aziz Birinci

1 yorum:

  1. Canim babiskom blog'un cok guzel oldu, tebrik ediyor ve nice yazilara diyorum :)

    Seni cok seven kizin Esra

    YanıtlaSil