GÜLŞAHLAR ÖLMESİN ; GÜLLERİMİZ SOLMASIN…
Gülşah Aktürk…Van ilimizde öğretmenlik yapan,gencecik,hayat dolu,öğrencilerini mutlu bir geleceğe hazırlayan bir öğretmen kızımız. Gülşah öğretmen artık insanın içine işleyen o gülümseyişiyle çevresini aydınlatamayacak.Çünkü o, insanlıktan nasibini almamış bir sapık tarafından vurularak öldürüldü.Haberi medyadan öğrendiğim an, çok etkilendim.Kırk yılı aşkın bir süre öğretmen olarak ülkemin insanlarına hizmet veren bir eğitimci olarak karmaşık duygular yaşıyordum. Nasıl olur da tek amacı kendisine emanet edilen genç beyinlere sevgi ve mutluluk tohumları ekmeye,onları aydınlık yarınlara hazırlamaya çalışan bir genç kızın yaşamına son verilirdi? Bir türlü aklım,havsalam almıyor.
Zavallı Gülşah öğretmen,kendisini sürekli tehdit eden Hakan Başar adlı sabıkalı şahsın nasıl bir karakter sahibi olduğunu,kendisine hangi kötülükleri yapabileceğini biliyor ve ölümden kaçmaya,bu sapıktan kurtulmaya çalışıyor.Devletin yöneticilerinden yardım istiyor. Vali bey,onu yardımcısına havale ediyor. Vali yardımcısının, Gülşah öğretmenin sorununa yaklaşımı çok korkunç,hattâ dehşet verici : “ Yanlış arkadaş seçiyorsunuz, böyle abuk sabuk insanlarla arkadaşlık yapan kızlarımızda da hata var. Yanında biber gazı taşı. Yapacak bir şey yok. Hiç olmadı istifa edebilirsin.Ölüm hak,ondan kaçış yok. En kötü ihtimalle ölürsün.” diyor. Yöneticilerden beklediği ilgi ve yardımı göremeyen genç öğretmen,çaresiz kalıp rapor alıyor ve Konya’daki anne babasının evine dönüyor;ancak kendisini takip eden Hakan adlı kişi tarafından vurularak öldürülüyor.
Bu nasıl bir kafa yapısı,bu nasıl bir ruh halidir? 21. yüzyılda hâlâ “Ya benim olursun,ya kara toprağın”,”Bana yar olmayanı kimseye yâr etmem” anlayışı mı sürmekte?
Yüce dinimiz İslâm,toplumsal ve bireysel ilişkilerde karşılıklı sevgi,saygı,hoşgörü,merhamet gibi erdemleri ön planda tutmuş,saldırganlığı,azgınlık ve fenalığı yasaklamıştır. Öldürmeyi değil yaşatmayı,insanların bu dünyada ve ahirette huzur ve mutluluğunu amaçlayan dinimiz, savaş ortamında bile kadınların,çocukların,yaşlıların öldürülmemesini ve onlara karşı şiddet uygulanmamasını emretmiştir. Hal böyle iken kadın,çocuk,yaşlı demeden masum insanlara zarar veren,canına kastedenlere insan denebilir mi? İnsanlıktan nasibini almamış bu yaratıkları hangi sözcüklerle nitelendireceğimi bilemiyorum.
Gülşah öğretmenin acı ölümü,bu tür korkunç olayların ne ilki,ne de sonu olacaktır. Nitekim gün geçmiyor ki toplumumuzda kadınlara,genç kızlarımıza,çocuklara karşı bir şiddet haberi yer almasın. Kısa bir süre önce,bir bayan milletvekilinin ,kocasından gördüğü şiddet yüzünden ne hallere düştüğünü medyada izledik. Devlet,bir milletvekilini dahi magandalardan koruyamıyorsa artık yapılacak bir şey kalmadı demektir. Töre indirimleriyle cinayetleri kutsayan bir hukuk anlayışı ve aile arasına girilmez düşüncesiyle aile bireylerine şiddet uygulayan adama göz yuman sözde gelenek ve görenekler günümüz toplumunu bu hallere düşüren etkenlerden bazıları değil mi?
Ben, bu olaydan sonra toplumun her kesiminden,her meslekten,tüm eğitim camiasından,kadın derneklerinden,meslek kuruluşlarından tepkiler,toplantı ve gösteriler yapılmasını beklerdim. Şurası çok iyi bilinmelidir ki,toplumdaki dürüst,duyarlı insanlar,bu gibi sapık ruhlu kişilere karşı tavır almadıkça,seslerini yükseltip onları yaptıklarına pişman etmedikçe bu tür yaratıklar daha da cesaretlenip topluma zarar vermeye,masum insanları öldürmeye devam edeceklerdir. Aslında çok vahim,toplumu derinden yaralayan bu insanlık dışı olaylar,kısa bir süre gündemde kalıp birkaç köşe yazarınca üzerinde yorum yapıldıktan sonra unutulmakta,insanımız sanki hiçbir şey olmamış gibi günlük yaşamını sürdürmekte. Tabii bunun çok doğal sonucu olarak da ülkemiz,kadın-erkek eşitliği sıralamasında dünya 124.lüğüne, insani gelişme endeksinde ise 94. sıraya gerilemekte.
Hayatının baharında,henüz umutları yeşermeden vahşice öldürülen Gülşah öğretmenin arkasından,eğitimcisinden hukukçusuna,bakanından valisine bu toplumun tüm aydınları olarak, acaba biz nerede yanlış yaptık? diyerek kendimizi sorgulamalı ve bundan sonra bu tür insanlık dışı olayları yaşamamak için neler yapabileceğimizi düşünmeliyiz. İnsana,kadına gerçek değerini veren bir toplum düzeyine eriştiğimiz zaman belki Gülşah öğretmen , mezarında daha rahat uyuyacaktır.
Dr.Aziz Birinci