BAYRAM GELMİŞ NEYİME…
Ozanımız,annesinden ayrılışını ne kadar acılı bir ifade ile
dile getirmiş:
Geceler yârim oldu,
Anam anam garibem
Ağlamak kârım oldu ,
Anam anam garibem
Bayram gelmiş neyime,
Anam anam garibem
Kan damlar yüreğime ,
Anam anam garibem…
Bugün Kurban
bayramının bir önceki günü,yani arefe. Yarın bayram. Ancak bu bayram içimde bir
hüzün ve bir burukluk var.Sabah erken kalkıp bayram namazını kıldıktan sonra
büyük bir coşkuyla koşup ellerini öptüğümüz annemiz yok artık. Onsuz ilk
bayramımız .En son,geçen Ramazan bayramında onunla
bayramlaşmış,ellerini,yanaklarını öpüp sohbet etmiştik. Bayram sonrası canımız
annemizi Hakkın rahmetine uğurlamıştık.Allaha şükür,evlatlarının kollarında
dualarla Cenabı hakka kavuştu.
Her Kurban bayramında annemiz çok mutlu
olurdu. Çocuklarının yanında tekbirlerle kurban kesilirken o dikkatle takip
eder,bazen kasaplara talimatlar verir,işkembenin,kellenin,ayakların özenle
kesilip parçalanmasına nezaret ederdi.Sonra hep birlikte bir yandan sohbet
edilir,bir yandan da kurban etinden hazırlanan kavurma keyifle yenirdi.
Zaman her şeyi
unutturur,derler.Aksine zaman geçtikçe annemizin yokluğu beni daha derinden
etkiliyor. Çünkü onunla paylaştığımız o kadar çok hatıra var ki. Her fırsatta
onu hatırlayıp hüzünleniyorum. Geçenlerde İstanbul Üniversitesi’nin önünde
Karabük’ten bir komşumuzun beyi ile karşılaştık.Bana tekrar başsağlığı
diledi.”Müzeyyen Teyze sadece sizin anneniz değildi.O tüm
komşularının,hepimizin annesi idi.Onu unutmamız mümkün değil.” sözleri beni çok
duygulandırdı. Gerçekten Müzeyyen hanım,sadece bizim değil,onu tanıyan
herkesin,tüm komşularının gözdesiydi. Annemiz,engin bir hoşgörüye sahip
yüreği,en hırçın,geçimsiz insanları bile sakinleştiren alçakgönüllülüğü ile her
zaman çevresine mutluluk parıltıları saçmış bir melekti. İnsanların dert
ortağı,sorunlarını sakin bir şekilde çözmeye çalışan akıl hocası idi. Aynı
zamanda mahallelinin terzisi idi.Onlara ve çocuklarına giysiler diker,yoksul
olanlardan hiç para almazdı.Bazılarının bahçelerinde yetiştirdikleri sebze ve
meyvelerle yaptığı işi takas eder,bu suretle aile bütçemize katkıda bulunurdu.
Çünkü sekiz çocuğun yiyecek,giyecek ve okul masraflarını sadece babamın iğne
ucu ile kazandığı paralarla karşılamak mümkün değildi. Evimizden kilometrelerce
uzakta kurulan pazarlara gidip oradan elindeki ağır yüklerle yürüyerek evine
dönen ,evimizde su olmadığı için
çamaşırlarımızı dere kenarına götürüp orada kayalara vurarak yıkayan
(Çamaşır,bulaşık makinesi,deterjan vb. hakgetire),sonra evin ihtiyacı olan suyu
da dereden bidonlara doldurup taşıyan annemi ve onun emeklerini unutabilir miyiz?
Rahmetli
babamız,çok disiplinli,otoriter,kendince kuralları olan bir kişiydi. Annem ve
tüm çocukları,onun tüm dediklerine hiç itiraz etmeden uymak zorundaydı.Beni çok
derinden etkileyen ve bu yüzden hiç unutmadığım bir anım geldi
aklıma.Babam,benim okuldan çıktıktan sonra onun terzi dükkanına gidip yardı
etmemi isterdi. Ben de buna çoğunlukla uyardım;ancak bir gün arkadaşlarımla
oyuna dalıp dükkana gitmemişim.Babam büyük bir öfke ile eve gelip bana
bağırarak beni, evimizin yanındaki kömürlüğe hapsetti.Kömürlüğün kapısını da
üzerime kilitleyip önüne koyduğu
sandalyeye oturarak sigarasını içmeye başladı.Ben kömürlükte karanlıkta panikle
bağırarak ağlıyordum. Anneciğim benim ağlamamı duyunca babama görünmeden
kömürlüğün arka tarafındaki pencereye gelip bana seslendi.Ben hemen
koştum,annem küçük pencereden beni güçlükle çıkarıp eve kaçırdı. Sonra da
babamı sakinleştirdi. Çocuktur,hata yapar,affet,deyip onu yumuşattı. Bu
örnekten de anlaşıldığı üzere annemiz her zaman bizim babamızla aramızda bir
uzlaştırıcı görevi üstlenmişti. İlk bakışta babam her zaman ailenin tek
hakimi,evin direği gibi görünse de,arka planda hep onu yönlendiren,sorunların
çözümünde fikirler üretip uygulayan annemizdi.
Canım annemiz
çok iyi niyetli, insanları incitmekten,kırmaktan çok sakınan bir kişiydi.Onun,
çevresinde çok sevilip sayılmasında bu niteliğinin çok büyük önemi vardı.
O,gelinleri ve damatlarına da her zaman büyük bir sevgi ile yaklaşmış,onları
incitmekten her zaman sakınmıştı. Bu yönüyle de o, ideal bir kayın valide
örneğiydi. Aynı şekilde, dünürleriyle de her zaman çok iyi ilişkiler içinde
olmuştu.
Annemin,unutamadığım ve benim çocukluk anılarımda çok özel bir yer tutan
bir özelliği de hayvanlara karşı aşırı ilgi ve sevgisiydi. Gerek
Karabük’te,gerekse Maltepe’de evlerimizin bahçesindeki kümeslerde tavuklar,horoz
ve ördekler hiç eksik olmazdı.Doğal olarak bizim çocukluğumuz da o sevimli
hayvanlarla oynayarak ve birçok güzellikleri paylaşarak geçmişti. Onca yoğun
işinin arasında onları besler,onlarla ilgilenirdi.Bunun yanı sıra keçi bile
beslemişti. Annemin keçisi Esra’mın da çok yakın dostuydu.O zamanlar yemyeşil
çayır ve ağaçlık olan evimizin çevresinde Esra,keçisini otlatırdı. Keçi
sütü,çocuklarımızın en gözde gıdalarındandı. Annem,hayvanlarıyla zaman zaman
konuşur,onları şımartırdı.
Müzeyyen
Hanım,çocuklarının yetişmesinde,eğitiminde de çok büyük sorumluluklar
üstlenmişti. Onların dersleriyle ilgilenir, öğretmenleriyle görüşmeler yaparak
gelişmelerini takip ederdi. Hiç unutmuyorum,Karabük Demir Çelik Lisesinde
öğrenciyken benim bir veli toplantıma yetişmek için yağmurlu bir günde telaşla okuluma giderken
yokuşta kayıp düşmüş ve kolu kırılmıştı. Onun hakkını ödeyebilir miyiz?
Annemizin en
önemli özelliklerinden biri de, çocukları arasında hiçbir zaman ayrım
gözetmemesi,hepsine karşı çok sevecen,çok şefkatli yaklaşması idi. Bazen,
”Anne, en çok hangi çocuğunu seviyorsun?” diye sorduğumuzda, “ Hepinizi…”
diyerek bu soruyu geçiştirirdi. Şakayla karışık,” Anne,şu küçük kızın da biraz
şımarık ve inatçı?” ,veya “ Şu oğlun da biraz fazla hırçın ve yaramaz.”
dediğimizde yine “ Siz onlara bakmayın,onlar daha henüz küçükler,göreceksiniz onlar
da çok iyi olacaklar.” diyerek hiçbir çocuğuna toz kondurtmazdı.
Annemiz,yaşamı
boyunca her türlü gereksiz harcamadan kaçınmış,tutumlu bir insan olarak
çocuklarına yani bizlere örnek olmuştu. Evine gelenlere bir şeyler ikram etmek
için çırpınır,evde ikram edecek bir şeyler olmamasından çok korkardı. Yine onun
çok unutulmaz hasletlerinden biri de, kimseye yük olmak istememesiydi. Son
günlerinde ona hizmet etmek üzere tuttuğumuz Mihriban Hanım’a ikide birde “
Kızım,senin hakkını nasıl ödeyeceğim.” der,onun :”Anneciğim,siz benim hakkımı
veriyorsunuz.” sözlerine ,”hayır, Allah razı olsun,sen bana çok hizmet
ediyorsun,hakkını helal et.” diye karşılık verirdi. Her hafta banyosunu
yaptırırken bize de : “Bana çok hizmet ettiniz,hakkınızı helal edin.” Derdi.
Onun bizim için yaptığı fedakarlıkların yanında bizimkilerin sözü mü olur?
Lütfen anneciğim,sen bize hakkını helal et.Biz ne yapsak senin hakkını
ödeyemeyiz. Ancak,yapacağımız hayırlı işler, yardıma muhtaçlara yapacağımız
yardımlar ve yetiştirdiğimiz hayırlı evlatlarla ona layık olmaya ,onun hayır
defterine katkıda bulunmaya çalışabiliriz.
Anneciğimizle
ilgili hatıralarımızı, duygu ve düşüncelerimizi anlatmaya kalksak bir roman
olur.Ben sadece onu kaybedişimiz sonrası ilk bayram arefesinde duygularımı dile
getirmeye çalıştım.Biz, onun evlatları olarak birlikteliğimizi,sevgi ve
saygımızı bundan sonra da sürdürerek onun adını sonsuza dek yaşatacağımıza
inanıyorum.
Gittin
gideli boş kaldı yerin,
Sıcak kollarını,şefkatini özledik anne…
Ruhun şâd
olsun,mekânın cennet olsun,
Hakkını helâl et
anne….
Aziz Birinci
Not: Bugün bayramın birinci günüydü.
Kardeşler olarak Adil’in Gebze’deki fabrikasının bahçesinde yine ortak
kurbanımızı kestik. Allah kabul eder inşallah. Ama,yazımın başlangıcında
belirttiğim gibi,bu bayram gerçekten biraz hüzünlü geçti. Kurbanın
kesilişinde,parçalara ayrılmasında annemin o bilgiç tavrını,kasapları
yönlendirişini aramadık desek yalan söylemiş oluruz.Ne söylesek faydasız.Şu acı
gerçeği kabullenmek zorundayız. Artık annemiz aramızda değil ve hayat da devam
ediyor. Dualarımız hep onunla… İnşallah mekânı cennet olur.