SEVGİYE VARMAK...
Çok bilinmeyenli bir denklem gibidir insanoğlu. Bir bakarsınız dünyadaki pek çok güzel esere,buluşlara,gelişmelere imzasını atmış; bir bakarsınız elinde en güçlü silahlarla genç-yaşlı,kadın-erkek ayrımı gözetmeden insanlara acımasızca ölüm yağdırıyor. İnsanları anlayabilmek çok zor.Eşref-i mahlûkat,yani yaratılmışların en mükemmeli olan insanoğlu,nasıl oluyor da güzel duygu ve düşüncelerinden uzaklaşıp vahşi,saldırgan bir yaratığa dönüşüyor?
Günümüzde "Medya"adı verilen kitle iletişim araçları aracılığıyla, her gün insanların ülkemizde ve dünyanın değişik yörelerinde birbirlerini nasıl vahşice öldürdüklerini,insan haklarının nasıl hiçe sayılıp ayaklar altına alındığını dehşetle izliyoruz.Şöyle bir çevremize göz atalım.Öfkeli,çatık kaşlı,adeta birbirini incitmek,kırmak için fırsat kollayan insanlar...Karamsarlık hepimizin içine işlemiş.Hiçbir şeyden tat alamayan,doyumsuz,geçici zevklerde,basit eğlencelerde mutluluk arayan insanoğlu acaba nereye gidiyor?
Çoğu kez,"İnsanlar,giderek bazı güzel duygularını,erdemlerini yitiriyor mu acaba?" diye düşünüyorum.
Uygar olmak,çağdaşlık,sadece bilim ve teknolojide ilerlemek,modern araç ve gereçlere sahip olmak değildir kuşkusuz.Uygarca düşünen,birlikte yaşadığı insanlara,tüm varlıklara sevecen ve hoşgörülü davranan,onları asla incitmeyen,yüreği sevgi dolu olandır gerçek insan.Biz,sürekli olarak daha iyiye,güzele doğru kendimizi geliştirmedikçe uygar olamayız.Mutluluğa,barışa,özgürlüğe giden yol,sevgiden geçer.Önce kendimizi sevmeliyiz,kendimizle barışık olmalıyız ki ancak o zaman gerçek mutluluğa erişebiliriz.
Çevremizde mutsuz,acı çeken insanlar varken biz bunlara duyarsız kalabiliyorsak,haksızlıklara karşı çıkmıyor,göz yumuyorsak hem kendimiz hem insanlık adına utanılacak durumlara düşeriz."Bana dokunmayan yılan,bin yaşasın." mantığıyla hareket etmek,insanlık dışı bir davranış biçimidir.Sevgileri,dostlukları paylaşmak,insan olmanın,insanca yaşamanın gereğidir. Kişilerin,olayların hep kötü yönlerini değil;iyi,güzel yönlerini de görmeliyiz.Aksi halde,şu yaşamaya değer dünyayı hem kendimize,hem de diğer insanlara zehir ederiz.
Bu duygu ve düşüncelerle televizyonu açıyorum.Bir tartışma programı.Konuşmacılara bakıyorum.Yüzleri gerilmiş,gözlerinden şimşekler çakıyor.Adeta karşısındakini parçalamaya hazır yırtıcı bir kaplan gibi.Tartışma giderek karşılıklı hakaretlere,hatta el kol işaretleri ile birbirine saldırmaya kadar varıyor.Daha fazla dayanamayıp,"Henüz uygarca tartışmayı bile öğrenememişiz ne yazık ki..." diyerek televizyonu kapatıyorum.
Günlük gazetemi elime alıp şöyle bir göz gezdiriyorum.Beni iliklerime kadar ürperten bir haber:"İstediği kumar parasını alamayınca annesinin bileklerini kesti." Aklım bir türlü almıyor.Bir insan,kendisini doğuran,büyüten,üzerinde sonsuz hakları bulunan annesini nasıl incitebilir? Onun öpülesi ellerini nasıl kesebilir?
Hayır,hayır!... Tüm olumsuzluklara,kötülüklere rağmen ben,yine de insanlardan,gelecekten umutluyum.Pırıl pırıl,çevresine sevgi kıvılcımları ,mutluluk parıltıları saçan,güler yüzlü gençler tanıyorum.Onlarla birlikte daha aydınlık,severek ve sevilerek yaşanan güzel günlere erişeceğimize inanıyorum.
Dr. Aziz Birinci
Dünyada iki şey var,iyilik ve kötülük.Aslında yaratan, insanları denemek için bu şekilde kurmuş sistemi.iyi meleklerle, kötü şeytanla özdeşleşmiş.Aslında her insanın içinde bu var.önemli olan iyiyle kötüyü baskı altına alabilmek.İyiliği üstün tutmak.
YanıtlaSil