İnsanoğlu yaratıldığından bu yana ,doğası gereği yaşamının
her evresinde yalana başvurmuştur. Hazreti Âdem’den bu yana yalan,insanların
yaşamında var olmuş ve bundan böyle de var olacaktır.
İnsanlar,yaşamları boyunca yapmış oldukları
hataları,işledikleri suçları bir türlü kabullenemeyip, bu davranışlarından
dolayı özür dilemek yerine kendilerini
mazur göstermek için birtakım yalanlar uydurma yolunu seçiyorlar.Kendi kusurlarını
görmek istemeyen,kendini olduğundan farklı ,olmayı hayal ettiği şekilde
göstermek isteyen bu kişiler,belki söyledikleri yalanlarla karşılarındakileri
kandırıp işin içinden sıyrılmayı başarabiliyorlar ancak,vicdanlarıyla baş başa
kaldıklarında huzur içinde,gönül rahatlığıyla yastığa baş koyabiliyorlar mı?
Çocukluğumuzda okuduğumuz masal kahramanlarından
Pinokyo’nun, her yalan söylediğinde burnunun uzaması,her ne kadar bizde
“Yalancılık kötüdür” imajını yaratsa da maalesef çocukların yalan söyleme
alışkanlığının önüne geçememiştir.Çünkü yalan söylemenin ,insanın doğasında var
olan ve önüne geçilemeyecek bir olgu olduğunu düşünüyorum. Masaldaki hayali
yaratık Pinokyo’nun başına gelenler günümüzde gerçek olsa, sanıyorum burnu kısa
ve normal hiçbir insan kalmaz,herkesin burnu acayip uzar .
Çocuklar,daha pek minikken yalana başvurduklarında olumlu
sonuç alıyorlarsa bu , onlarda giderek alışkanlık haline dönüşmeye başlar.
Ailede anne,baba veya diğer büyüklerin yalan söylemesi halinde,büyüklerini rol
model alan çocukların da yalana başvurmaları kaçınılmaz olacaktır.
Biricik torunum Zeynep Ada’nın da zaman zaman bu yola
başvurduğunu gözledim.Uyku vakti geldiğinde onu uyuması için yatağına
koyduğumda hemen hüngür hüngür ağlamaya başlıyordu. Ancak, dikkatle yüzüne
baktığımda gözlerinde hiç yaş olmadığını görüyordum. Ağlamasına dayanamayıp onu
tekrar kucağıma aldığımda hemen mutlu mutlu gülümsüyordu. Bizden bir şey
isteyip de vermediğimiz zaman yine o yalancı ağlama krizlerine
tutuluyor,isteğini yerine getirdiğimizde ise hemen susuyordu. Onun bu
numarasını annesi ve babasıyla sezip ağlamasına aldırmadığımızda,o artık
amacına erişemeyeceğini anlayıp bizim isteğimizi yerine getiriyordu.Bence
çocukların bu psikolojik durumunu her ebeveynin çok iyi gözlemesi ve buna göre
tavır alması yararlı olur.
Ben,yalan söylemenin sadece insanlara has bir olgu olduğunu
düşünürken geçenlerde internette gördüğüm bir araştırma sonucu beni çok
şaşırttı. Bu araştırmaya göre,Amerika’da doğan ve işaret diliyle yüzlerce
kelime öğrenip konuşabilen dişi goril Koko bile başı sıkıştığında yalana
başvurmuş.”Musluğu kim kırdı?” sorusuna yanındaki kedi yavrusunu işaret ederek:
“Bu kırdı.” diye cevap vermiş.Masallarımızın kurnaz kahramanı tilki de aptal
kargaya övgüler düzerek yalanlarıyla onu kandırıp amacına ulaşıyor. Günümüzde
kurnaz tilki benzeri uyanık insanlar,insanların saflığından yararlanıp onları
yalanlarıyla aldatarak çıkar sağlıyorlar.
Bazen çok gerilere ,kendi çocukluk dönemimize gidiyorum.Biz
de henüz küçük bir çocukken, kendi çıkarımız söz konusu olunca anne ve
babamıza,çevremizdekilere yalan söylerdik. Ben,okuldan gelir gelmez
sokağa,arkadaşlarımla oynamaya gitmek istediğim zaman,annem karnımın aç olup
olmadığını sorduğunda,karnım çok aç olduğu halde tok olduğunu söylerdim. Annem,
“ödevlerini yaptın mı?” diye sorduğunda,henüz yapmadığım halde, “Yaptım.” diye
cevap verirdim.O gün canım ders çalışmak istemiyorsa “Bugün başım çok
ağrıyor,hastayım.”diyerek kendimce bir kaçış yolu bulabilirdim.Akşam yatarken:
”Dişini fırçaladın mı?”,cevap hazır:“Evet”. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.Bunun,
çocukluk yıllarında pek çok kişide sıklıkla görülen ve çok fazla yadırganmayan
bir durum olduğunu,ancak giderek daha büyük yalanlar için altyapı oluşturduğunu
düşünüyorum.
Yalanın,insanoğlunun yaratılmasından bu yana var olduğunu
söylemiştim;ancak geçmişten günümüze yalanın tüm toplumlarda giderek daha
yaygın ve sık olarak görüldüğünü söyleyebilirim.Bilim ve teknolojinin hızla
gelişip değiştiği çağımızda insanoğlu daha muhteris,daha bencil,daha çıkarcı
olmuş ve adeta maddi değerlerin esiri haline gelmiştir.İstediklerini elde
etmek,daha zengin olmak,kısa sürede ilerleyip rakiplerini geride bırakmak
tutkusu,insanoğlunu ister istemez yalan söylemeye yönlendiriyor,onu daha hırslı
ve kural tanımaz hale getiriyor.Tabii bu arada bazı manevi
değerlerin,inançların da giderek aşınıp yok olmaya başladığını göz ardı etmemek gerek.
Geçmişten günümüze toplumları temelinden sarsan ,insanlar
arasında kin ve nefret duygularını arttıran yalan söyleme illeti,tüm kutsal
dinlerde olduğu gibi dinimizce de en büyük günahlardan sayılmış ve insanların
bu kötü huydan uzak durmaları,doğruluktan ayrılmamaları öğütlenmiştir.Yüce
Allah,Kur’ân-ı Kerim’inde üç yüzü aşkın âyette yalandan kaçınılmasını
emrediyor. Peygamberimiz de hadislerinde bizlere,yapacağımız işlerde ve
söyleyeceğimiz sözlerde doğruluktan ayrılmamamızı öğütleyerek, ”Yalancılık,yoldan
çıkmaya sürükler; kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında “Çok yalancı”
(kezzab) diye anılır” diye buyurmuştur.
Yalan ve yalancılık, günlük yaşamımızda çok sık
karşılaştığımız bir olgu. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre insanların günde
en az üç kere yalan söylediği ortaya çıkmış.Artık,atalarımızın dediği gibi yalancının
mumu yatsıya kadar yanmıyor.Çok daha uzun süre yanıyor;hatta çoğu kez hiç
sönmüyor. Çünkü, günümüzde artık yalan ve yalancı,eskiden olduğu kadar
yadırganmıyor.Hatta beğenilip takdir ediliyor. Bir kişi söylediği
yalanlar,yaptığı kurnazlıklar ve hileler sayesinde maddi ve manevi açıdan
yükselmişse kimse onu kınamıyor,hatta “Ne uyanık adam,işini bileceksin
kardeşim,fırsatları değerlendireceksin.” denerek örnek gösteriliyor ve o
kişiden övgüyle söz ediliyor. Amiyane tabiriyle,”Köşedönücülük,aldatıcılık: in;
doğruluk,dürüstlük: out olmuş.
Dinimize göre bir Müslüman’ın , sattığı malın bazı kusurları
olduğunu bildiği halde onu satması haramdır.Bu satıcı,malını kusursuzmuş gibi
gösterirse yalan söylemiş olur.Ancak,günümüzde bu ilkenin hiçbir geçerliliği
kalmamıştır.Büyük alışveriş merkezleri,süpermarketler,satış mağazaları eleman
alırlarken,kişilerin doğru sözlülüğüne,dürüstlüğüne değil,satacağı malı allayıp
pullayarak karşısındaki müşteriyi ikna kabiliyetine, laf ebeliğine değer vererek
işe alıyorlar. Aksi halde yukarıdaki becerilerden yoksun,saf bir kişinin işe
alınması söz konusu olamaz. Söz buraya gelmişken şu önemli hususu zikretmeden geçemeyeceğim. Eskiden
bir kişi için “Çok saf bir insandır.” dendiği zaman, onun
doğruluğu,güvenilirliği akla gelirdi.Yani saflık,bir insan için olumlu bir
değerlendirme,bir erdem idi. Şimdilerde ise saflık;aptallık ve alıklıkla
eşdeğerde. Bu da giderek bazı değerlerimizi nasıl yitirdiğimizin kanıtı olarak
değerlendirilebilir.
Geçenlerde reçete yazdırmak için yakınımızdaki aile
hekimliğine gitmiştim.Salonda sıramın gelmesini beklerken,sekreter
hanımın,önündeki bilgisayarda bir televizyon dizisini izlediğini fark ettim.Bu
duruma hiç şaşırmadım desem yanlış söylemiş olmam.Çünkü bu ve benzeri
görüntülerle her devlet dairesinde karşılaşmanız mümkün.Eminim ki o sekreter
hanım akşam eve gittiğinde eşine ve çevresindekilere o gün çok çalışıp yorgun
düştüğünü anlatacaktır. Örnekleri çoğaltabiliriz. Mesela,akşam birlikte olduğu
arkadaşlarına sevgilileriyle yaşadığı aşkları ballandıra ballandıra anlatan
genç bir adamın,evine gittiğinde eşine sarılarak: ”Canım benim,biricik aşkım!”
sözleriyle sırnaşması ne derece inandırıcı olabilir? Katıldığı bir eğlenceden gecenin geç
saatlerinde dönen bir kişi ,sabah uyanamayıp işe geç kaldığında, yöneticilerine
gerçeği söylese büyük sorunlar yaşayabilir. Bu yüzden bir yalan uydurmak zorunda
kalıyor.
Dünyada en çok kullanıcıya sahip olan sosyal paylaşım sitesi
facebook da konumuzun ilginç örneklerinden biri. Benim henüz üye olmadığım
bu siteye üye olanlar,kendilerini hiçbir zaman oldukları gibi göstermiyorlar ve
kendilerinin hep olumlu yönlerini,başarılarını
ön plana çıkarıyorlar. Eksik
yönlerini, kusurlarını gizleyen bu kişilere güvenebilir misiniz?
Yazıma başlarken, konunun bu kadar
uzayacağını doğrusu tahmin etmemiştim. Aslında bu konuda daha çok şeyler
yazabilir,pek çok örnek verebilirdim. Ancak,okuyucularımın zamanlarını daha
fazla meşgul etmemek ve sabırlarını taşırmamak amacıyla burada sonlandırmak
istiyorum.İnsanların iyiliğine,hayrına vesile olacak,savaşları
sonlandıracak,dargınları barıştıracak,eşlerin arasını bulmaya vesile olacak
yalanlar hoş karşılanabilir,diye düşünüyorum. Herkese mümkün olduğunca
yalanlardan ve yalancılardan uzak günler diliyorum.